15 Ocak 2010 Cuma

DİYALİZ NEDİR

Diyaliz Nedir, Periton DiyalizDiyaliz, kanda birikime uğramış maddelerin yarı geçirgen bir membran aracılığıyla yüksek konsantrasyondan düşük konsantras­yona geçmesidir.Başlıca iki tür diyaliz uygulaması vardır; Peritoneal diyaliz,Suni böbrek makinasının kullanıldığı ekstrakorpereal diyaliz (he­modiyaliz).Peritoneal Diyalizi HastalığıPeritoneal diyaliz tekniği oldukça basit ve pratiktir. Hasta özel bir üniteye alınır, Hastaya ve ailesine işlem hakkında bilgi verilir, Hastanın mesanesi boşaltılır,Hasta sırt üstü pozisyonda yatırılır ve başı biraz kaldırılır, Hastanın karnı temizlenir, kıllar traş edilir ve cilt antiseptik solüs­yon ile silinir ve daha sonra lokal anestezi uygulanır, Göbeğin 3-4 cm. altından, orta hat üzerinden, deri-deri altı insiz-yonu yapılıp stileli kanül periton boşluğuna sokulur. Peritonu geçtik­ten sonra stile kanül içinden çıkarılır ve douglas boşluğuna yerleşti­rilir, İlk kontrol drenajından sonra 37°C ısıtılmış diyaliz solüsyonu 5-10 dakika gibi kısa sürede hızla periton boşluğuna verilir ve sıvı setinin klempi kapatılır,Karın boşluğuna verilen sıvı ortalama 20-30 dakika bekletilir,Sonra şişe yatak düzeyinin altına indirilir, klemp açılır ve verilen sıvı geri alınır (içeri verilen sıvının tümüyle geri alınması önemlidir), Her değişim 2 litre diyaliz solüsyonu ile yapılır,Diyaliz süresi ortalama 48 saattir, kesinlikle 72 saati geçirilmemektedir.Diyaliz bitince kanül çıkarılır,Diyaliz takibinde dikkat edilmesi gereken durumlar ve olası komplikasyonlar;Periton boşluğuna verilen sıvı geri alınamayabilir. Bu durumun ne­denleri;Kanül yerinin uygun olmaması,Sisteme hava kaçması,Periton içi yapışıklıklar,Pıhtı olmasıdır. Yeterli drenajı sağlamak için;Kanülün yeri değiştirilir (kateter hafifçe geri çekilir, fakat kesinlik­le tekrar içeri itilmemelidir - enfeksiyonu önlemek için),Kanülün serum fizyolojik irigasyonu yapılır ve pıhtı varsa diyaliz solüsyonuna heparin katılabilir,Hastada sıvı eksikliğinden dolayı yeterli drenaj olmadığı düşün cesi ile ikinci değişim sürdürülebilir. Ancak yine yeterli drenaj sağla­namıyorsa hipertonik solüsyon verilir, Karın ağrısı;Kanülün pozisyonu nedeniyle olabilir, analjezikler verilir, geçmediği durumda diyaliz sıvısı içine 5-10 mi. % 2'lik procaine yada benzeri lokal anestezikler eklenir.Peritonit; Peritonitin ilk belirtisi diyaliz sıvısında lökosit sayısının artması verenginin bulanmasıdır. Bu durumda kültür için örnek alınıp laboratuvara gönderilir. İntraperitoneal ve gerekirse sistemik olarak antibiyotik verilir,KanamaDiyaliz sıvısı kanlı geliyorsa, diyaliz süratli ve bekletilmeden uy­gulanır.Alınan sıvı hala kanlı ise hematokrit kontrolü yapılır ve diyaliz sı­vısının hematokriti % 3'ten yukarı ise, arteriyel kanama olabilir ve hastaya cerrahi girişim uygulanabilir.Elektrolit DengesizliğiHipopotasemi; böbrek yetmezliği nedeniyle hastada potasyum dü zeyi yüksek olduğundan diyaliz sıvısında potasyum bulunmaz. An­cak birkaç değişimden sonra kandaki yüksek olan potasyum diyaliz sıvısına geçer. O nedenle olası bir hipopotasemiyi önlemek için 12 sıvı değişiminden sonra diyaliz solüsyonuna ortalama her litreye 3-4 mEq potasyum ilavesi yapılır.Hipernatremi; Özellikle değişim süresinin kısa tutulduğu ve hiperto-nik solüsyonların kullanıldığı durumlarda ortaya çıkabilir. Hipotansiyon; Diyaliz sırasında ekstrasellüler ortamdan fazla sıvı çekilmesine bağlı olarak gelişen hipovolemi kan basıncının düşme­sine neden olabilir (özellikle hipertonik solüsyonlar kullanıldığında), Kan basıncı sık sık izlenir ve gerekirse intravenöz sıvı verilir, Pulmoner Ödem; Çoğunlukla drenaj yetersizliği olduğunda akciğer ödemi gelişebilir.Akciğer ödeminin ön belirtileri yakından izlenmelidir. Solunum güçlüğü; periton boşluğuna verilen sıvının diyafragmaya baskı yapması nedeniyle olabilir. Hastaya semifovvler pozisyonu verilir ve diyaliz her değişimde 1 litre diyaliz sıvı kullanılarak sürdü­rülür.Hiperglisemi: Hipertonik diyaliz solüsyonlarının kullanıldığı durum­larda sık görülür. Özellikle diyabetik hastalarda kan şekeri düzeyleri izlenmeli, gerekirse paranteral insülin verilmelidir.Ev DiyaliziSürekli Gezici Periton Diyalizi (Continuous ambulatory peritoneal dialysis-CAPD-Kepdi)Sürekli gezici periton diyalizi, periton boşluğuna yerleştirilen kalıcı bir kateter (Tenkckhoff) aracılığı ile özel setler ve plastik torbalar içindeki iki litrelik diyaliz solüsyonları ile her gün dört değişim yapı­lacak şekilde uygulanır. Diyaliz sıvısı kalıcı kateterden verildikten sonra sistem kapatılır, hasta plastik torbaya özel bir kuşak aracılığı ile beline sarar ve drene edileceği zamana kadar orada bırakır. Bu yöntem diyaliz süresince hastanın serbest kalmasını sağlar. 4-6 sa­at sonra sistem açılarak diyaliz sıvısının plastik torbaya drene edilir. Diyalize en uzun ara gece verilir. Bu diyaliz tekniği ile günde 24 sa­at ve haftada 7 gün sürekli diyaliz uygulanır. Hastanede kısa bir eğitimden sonra hastalara evlerinde kendi başlarına diyalizi sürdürebilir. Aseptik ve antiseptik koşullara dikkat edilmesi, sürekli gezici periton diyaliz uygulaması için en önemli husustur.

BEYİN HASTALIKLARI

Beyin Hastalıkları SebepleriBeyin, Sinir ve Damar HastalıklarıKoma, çırpınma ve kasılma nöbetleri, ih­tilaç krizleri, eğer önceden sağlıklı olan bi­rinde ortaya çıkarsa, beyinde bir rahatsızlı­ğın belirtisi sayılır.Bu belirtilere pek çok hastalıkta veya ciddi örselenmelerde rastlanabilir. Bazı ilaçlar ve uyuşturucular da aynı durumu yaratır. Yan­lışlıkla yüksek dozda ilaç almak veya bilerek içmek de tehlikeli durum yaratır.Kanamalar ve had beyin hastalıklarıBeyin Hastalıkları TedavisiKafatası içinde bir damarın çatlaması so­nucu meydana gelen kanamalar, beyni sıkış­tıran bir kan toplanmasına yol açabilir.Bir beyin damarının çatlaması veya tıkan­ması da, beyinde bir arıza yaratır. Bunu, vü­cudun bir yarısına felç inmesi veya dil tutulması gibi araz izler.Beyin enfeksiyonları da (apse, menenjit, kafaiçi yangısı) çoğunlukla bu üç belirtiden biriyle, anide başlar.Bazı tümörler de, ne kadar iyi huylu olur­larsa olsunlar, bu belirtileri yaratabilir.ilaçlar ve oksijen yetmezliğiBazı ilaçların beyin üzerinde dolaylı veya dolaysız, ayrıcalıklı etkileri vardır. Doğru dozlarda kullanıldığında, tedavi edici sonuç verirler. Ancak aşın dozlar herkeste bir be­yin arızasına sebep olabilirUyuşturucular ve alkolizm de insanı komaya sokup, kasılma ve ihtilaç nöbetlerine sü­rükleyebilir.Beynin sinir hücresi, oksijen eksikliğine karşı çok duyarlıdır. Her türlü solunum ve kan dolaşımı bozuklukları, süratle hastalık arazı geliştirir.Kanda şeker azalmasıSinir hücresi, beslenmesinde önemli rol oynayan şekerin eksikliğine karşı da çok du­yarlıdır. Bu yönden hiçbir rezervi de yoktur. Bu yüzden kan dolaşımı yoluyla sağlanan gli­koza tamamen bağımlı olacaktır. Normal ola­rak glikoz oranı, pankreasın bir hormonu olan insülin tarafından korunur. Bazı koşul­larda oranın düzenlenmesi kötüleşir (mide, karaciğer ve pankreas hastalıkları).Diyabette, insülin salgılaması yetersizdir. Tedavi, insülini enjeksiyonla hastaya verme­yi amaçlar. Gündelik ihtiyacı böyle sağlanır. İnsülin dozu çok yüksekse veya İnsülin dozajlamasına göre şeker alımı çok zayıfsa, kan­daki şeker oranı düşer. Buna tıpta hipoglise­mi denir. Bu durum, beyinde çok çabuk bir arıza yaratabilir. Bütün şeker hastaları bunu bilir ve ilk fenalaştıkları sırada ağızlarına ata­bilmek için yanlarında hap şeker bulundurur­lar (terleme, genel sıkıntı, baş dönmesi ve acıkma hissi). Ancak bunun tekrarı beyin arı­zasına doğru gelişir.Koma hali başlarsa, acele doktor çağır­makta yarar vardır. Doktor, damara glikozlu serum enjekte edecektir. Vakit kaybedilmemişse, komaya giren komadan çıkacak, ih­tilaç veya kasılma halindeki hasta da, sakinleşecektir.Had alkolizmde de ciddi kanda şeker ek­sikliği komplikasyonları görülebilir. Sadece bu nedenle sızacak kadar çok içmiş bir sar­hoşu doktora emanet etmeden bu halde bı­rakmak, hiç doğru değildir.Soğuk ve ısıBütün bilgisayarlar gibi, beyin de soğuğa (donma) ve ısıya (sıcak çarpması, güneş geç­mesi, ateş yükselmesi) karşı çok duyarlıdır.Çocuklar —özellikle de iki yaşından kü­çük olanlar— yüksek ateşe karşı çok duyarlı olurlar. Bir çocuğun ateşinin 40°C'nin üstü­ne çıkmasına asla müsaade etmemek gerekir (yan sayfaya bakın). Sayıklamalar, kendin­den geçme ve çırpınma nöbetleri ortaya çıkar ve bunu ciddi beyin arızaları izleyebilir.

ROMATİZMA NEDİR

Romatizma Nedir, Romatizmal Hastalıklar Hakkında BilgilerBasit olarak bir eklemdeki iltihabı anlatmak için kullanılan "arterit" sözcüğü, eski Yunancada eklem anlamına gelen arthron ve iltihap anlamına gelen itiş sözcüklerinin birleşmesinden oluşur. Arteritin en be­lirgin özelliklerinden biri, etkiye maruz kalmış ekle­mi astarlayan albüminli zarın ya da synovium'un iltihaplanmasıdır. Buradan da anlaşılabileceği gibi, has­talığı tam olarak ifade etmese de, arterit yerine "al­büminli zar iltihabı" da ikinci bir adlandırma olarak kullanılabilir. Öte yandan "romatizma", kaslardaki ve eklemlerdeki çeşitli acı ve ağrıları anlatmak için ge­nellikle kullanılan karmaşık bir terimdir ve farklı ki­şiler için farklı anlamlar taşır. Bazıları için romatiz­ma bir arterit türüyken, bazıları için tanımı çok daha zor bir şeydir. Doktorlar bile kesin bir tanım üzerin­de anlaşabilmiş değillerdir! Kaslar, tendonlar ve vü­cut bağları gibi yumuşak dokulardaki ağrı ve tutul­ma (katılaşma) anlamına gelen "yumuşak doku romatizması" ifadesi, romatolojistlere (romatizmal hastalıklarla uğraşan uzmanlar) daha kabul edilebi­lir bir tanımlama gibi görünmeye başlamıştır.Eklemlerin yapısı, Eklem RomatizmasıArteritleri kavramak ve önlemlerini anlamak, ek­lemlerin temel yapılarını bilmeniz durumunda daha kolay olacaktır. Bir eklem, her şeyden önce iki kemiğin karşı karşıya geldiği yerdir. Çok çeşitli türleri var­sa da, eklemler iki temel kategoriye ayrılabilirler: Bi­rinci kategoriye giren eklemler fazla hareketli değil­dir ve oyukları yoktur; ikinci kategoriye girenler ise rahatça hareket ederler ve her eklemin bir oyuğu vardır.Birinci tür eklem synarthrosis diye bilinir ve lifli doku ile mafsal kıkırdağından ya da bunların ikisinin bileşiminden oluşur. Bu tür eklemlerin örnekleri ka­fada ve belkemiğinde bulunabilir. İkinci tür eklem ar­teritlerden çok sık etkilendiği için, burada bu eklem türünün yapısını anlamak ve nasıl çalıştığını çok fazla ayrıntıya girmeden de olsa incelemek önemlidir. Bu eklem türü —albüminli eklem yada diarthrosis— vü­cutta en yaygın olan eklemdir ve omuzda, dirsekte, bilekte, parmakta, kalçada, dizde ayak bileğinde ve ayak parmağında bulunabilir. Bazıları ikiden fazla ke­mikten oluşsa da, temel yapıları değişmez. Kemik­lerin uç kısımları kıkırdak ya da mafsal kıkırdağıyla kaplanmıştır. "Mafsal kıkırdağı" çok sayıdaki sürtün­menin etkilerini bertaraf eden düz, parlak bir yüzeye sahiptir. Bu kıkırdak bir ölçüde esnek ve içinde sinir olmadığı için, "duyarsız"dır. Eklemlerin sürekli ha­reket halinde olmalarının yol açabileceği etkilenme­ler bu yüzden acı duymadan atlatılır. Biri dışbükey (dışa kıvrık), öbürü içbükey (içe kıvrık) olan bu iki yü­zeyin karşılıklı teması, eklemin çalışmasında temel bir işlev görür. Bu uygun biçimli "karşılaşma"daki herhangi bir bozulma mafsal kıkırdağının tahribata uğramasına yol açar ve vücudun böyle bir durumu gi­dermek için yapabileceği çok şey yoktur.Eklemi uygun bir çalışma düzeni içinde tutmaya yarayan ve eklem duvarlarına tutunmuş çok sağlam yapılı lifli kapsüller, temas halindeki kemikleri sıkı­ca birbirine bağlar. Vücut bağları, tendonlar ve kas­lar da hareketlerine yol göstererek ya da bu hareket­leri sınırlayarak eklemlere ek destek sağlar. Kapsü­lün hastalığa karşı güçlü bir direnme yeteneği vardır ama, hastalığı bir kez kaptıktan sonra zor iyileşir. Kapsülün iç kısmını astarlayan ince, parlak bir tabaka var­dır ki, mafsal kıkırdağı dışında, eklemin içindeki bü­tün yüzeyleri kaplar. "Albüminli zar" denilen bu ta­baka, az miktarda temiz, saman renginde ve yapış­kan bir sıvı üretir. Bu albüminli sıvı'nın çok önemli iki işlevinden biri, harekete geçtiklerinde eklem yü­zeylerini "yağlamak", öbürü ise, özellikle mafsal kı­kırdağı olmak üzere eklemin iç kısmını beslemektir. Kapsülün tersine, albüminli zar bol miktarda ka­na ve kendi kendini iyileştirme yeteneğine sahiptir. Mafsal kıkırdağında ise ne kan damarı ne de sinir var­dır. Sinirler, albüminli zarda ve kapsülde bulunur. Gö­revleri, öncelikle acıyı duyurmak, sonra da sabit ek­lemlerde duruş pozisyonunu, hareketli olanlarda da hareketlilik derecesini saptayarak beyne ek bilgi ilet­mektir. Beyninizin, eklemlerinizin ne yaptığının far­kında olduğunu, gözleriniz kapalıyken bile sınayabi­lirsiniz.

BEL FITIĞI TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Bel Fıtığı Tedavisi ve Bel Fıtığı Tedavi YöntemleriTedavinin amacı ağrıyı azaltmak, ağrının yerleşmesini ve tekrarlamasını engellemek ve aktif yaşama ve işe dönü­şü sağlamaktır. Ağrılı atak döneminde ve kronik dönemde farklı tedaviler uygulanır.Ağrılı atak dönemindeki tedaviyi açıklar mısınız?Ağrılı atak döneminde bacakta ağrı ve karıncalanma, güçsüzlük, idrar ve dışkılama sorunları varsa acilen heki­me başvurulmalıdır. Sadece bel ağrısı varsa hastaya aşağı­daki uygulamalar önerilir:Birkaç gün uygun pozisyonda yatak istirahatı,Basit ağrı kesici ilaçların kullanımı,Yüzeysel sıcak/soğuk uygulamaları (ağrılı atak döne­minin ilk üç gününde soğuk, sonra sıcak uygulama).Bu uygulamalara rağmen bel ağrısı azalmıyor ve baca­ğa yayılıyorsa hekime başvurmak gerekir.istirahatın nasıl olması gerektiği konusunda biraz ay­rıntı verebilir misiniz?Eski yıllarda bel ağrılı bel fıtıklı hastalara haftalarca yatak istirahatı önerilirdi. Günümüzde istirahatın zararlı etkileri anlaşıldığından bel ağrılı hastaya sadece birkaç gün süreyle yatak istirahatı öneriliyor. Ancak ağrı bacağa ve/veya ayağa yayılıyorsa, karıncalanma, uyuşma gibi bel fıtığına uyan yakınmalar olduğunda uygun pozisyonda is­tirahat süresi doktorun önerisiyle 2-3 haftaya kadar uzatı­labilir.Yatma sırasında belin ve dizlerin altına yastıkla destek sağlanarak uygun pozisyon verilir. Uzun süreli istirahat, kaslar, kemikleri zayıflatarak kondisyonu bozduğu için önerilmez. Kondisyon bozulduğunda iyileşme geciktiğin­den mümkün olduğunca istirahattan kaçınılmalı ve nor­mal yaşama erken dönmeye çalışılmalıdır.Bel sorunu olan kişilerin yattığı yatak nasıl olmalı? Bel ağrılı hastalara sıklıkla sert yerde yatmaları önerilir, oysa çok sert yatak yakınmaları daha da artırır. Hastaya sert yerde yatması önerildiğinde genelde evinde halı üzerine bir battaniye koyarak yatar. Ertesi gün yakınmaları daha da artar. Oysa yatak ne çok sert ne de çok yumuşak olma­lıdır. Yatağın omurganın kavislerini desteklemesi önemlidir. En basitiyle ideal yatak, tahta ve sunta üzerine konulmuş yaklaşık 10 cm kalınlığında pamuk ya da yün yataktır.Ortopedik yatak, bel sağlığı için uygun yatak mı de­mektir?Ortopedik yatak sözcüğü çok sık kullanılmaktadır. Ke­lime olarak ortopedik kelimesi vücuda uygunluğu gösterir. Yatağın uygunluğu kişinin vücut yapısına göre değişir.Yüzükoyun yatış pozisyonu önerilmezYatakta uygun yatış pozisyonu nasıl olmalıdır?Ağrılı dönemde sırtüstü yatarken belin ve dizlerin altı­na konan küçük bir yastık bacağın gerginliğini azaltarak beli rahatlatır. Yan yatılan pozisyonda bacakların arasına küçük bir yastık konulabilir.Yüzükoyun yatma önerilmez. Ayrıca bu pozisyon bo­yun için de zararlıdır.Yüzükoyun yatma sırasında hastaya karnının altına küçük bir destek koymasını öneriyoruz.Yastıkla ilgili bir kriter var mı?Yastığın da boyun kavisini destekleyecek yükseklikte olması boyun sağlığı için önemlidir. Hiç yastıksız yatmak ya da yüksek yastıklar boynu zorlayarak zarar verebilir.Tedavide kullandığınız ilaçlarla ilgili de biraz bilgi verir misiniz?Bel fıtığı tedavisinde kullanılan ilaçlar, ağrı kesici, ilti­hap giderici ve kas gerginliğini çözücü ilaçlardır. Genellik­le bu ilaçlar bir arada kullanılır. İlk önerilen basit ağrı ke­sici dediğimiz parasetamoldür. Bunun dışındaki tüm diğer ilaçlar doktor önerisiyle alınmalıdır.Antienflamatuar diye adlandırılan ve iltihabı azaltan ilaçlar ilaç sektöründe en çok tüketilen ilaç grupları ara­sındadır. Çok farklı kimyasal yapıları olan bu ilaçların et­kinlikleri arasında farklılık yoktur. Bu ilaçların ağrı ve di­ğer yakınmaları azaltarak tedavi etme etkileri yanında mi­de, bağırsak, kalp, karaciğer, böbrek ve kemik iliği üzerin­de yan etkileri vardır. Mide ülserli bir hastaya bu ilaçlar verildiğinde mide delinmesine kadar varabilen kötü sonuç­lar oluşabilir. Kas gevşetici ilaçların ise dikkat ve konsan­trasyon üzerinde yan etkileri görüldüğünden araba kulla­nanlar ve dikkat gerektiren işlerde çalışanlar bu konuda uyarılmalıdır.Ağrı uzun sürdüğünde depresyon gibi psikolojik so­runlar gelişmişse psikiyatri doktorunun değerlendirme­siyle gerekli tedavi önerilir. Bel fıtığına bağlı sinire baskı sonucu oluşan ağrı, uyuşma ve karıncalanma gibi yakın­malar bu ilaçlara cevap vermeyebilir. Günümüzde hasta­yı çok rahatsız eden bu yakınmaları azaltmak için yeni çıkan ilaçlar kullanılmaktadır.İlacın doğru kullanılması için bir uyarınız var mı?Ağrıyı azaltma etkisi yanında ciddi yan etkisi de ola­bilen antienflamatuar ilaçlar doktorun önerisiyle etkin dozda ve hastaya göre değişmekle beraber 2-3 hafta sü­reyle kullanılmalıdır.Rasgele, sadece ağrı olduğunda ilaç kullanımı doğru değildir. Bunun için hastaya ilacı ne şekilde kullanacağı hekim tarafından açıklanmalıdır.

BEL FITIĞI NEDİR

Bel Fıtığı Nedir, Bel FıtıkBel fıtığına gelirsek... Bel fıtığı bel hastalıkları arasında sanki en çok görüleni. Bu yanlış bir gözlem de olabilir. Ama pek çok insan, "Benim bel fıtığım var" diyor. Sahi­den arttı mı, yoksa biz mi böyle biliyoruz? Bel fıtığı, bel ağrısının oluşmasında önemli rol oynar. Bel ağrılı hastaların yüzde kaçında ağrının bel fıtığına bağlı olduğunu söylemek ağrı kaynağını belirlemedeki güçlük nedeniyle mümkün değildir. Fakat günümüzde si­zin de gözlemlediğiniz gibi bel fıtığı tanısı konan hasta sa­yısı arttı.Bel fıtığı tanısı sıklığındaki artış sebeplerini şöyle açık­layabiliriz: MR istenmesi sıklığında artış ve bel fıtığıyla il­gili terminolojinin bilimsel olarak tartışmalı olması nede­niyle MR bulgularının yanlış yorumlanabilmesi. Örneğin bazen dizde çok hafif bir bombeleşme görülmesi bile bel fıtığı olarak değerlendirilebiliyor. Mekanik ağrıların diğer nedenleriyle karşılaştırıldığında, bel fıtığında ağrı ve diğer yakınmalar hastayı daha fazla rahatsız eder. Bunun için de hasta doktor? daha fazla başvurup çare arar.Bel fıtığının yaygınlaşmasının başka nedenleri var mı?Günlük yaşamda ve özellikle iş yaşamında bel fıtığı için risklerin fazlalaşması, endüstrileşmeyle birlikte ağır fiziksel aktivite gerektiren işlerin artması bel fıtığını yaygınlaştır­maktadır. Ayrıca toplumda bel fıtığı konusunda bilinçlen­menin artmasıyla birlikte kişi belinin farkına daha çok va­rıyor ve daha erken doktora başvuruyor.Bel fıtğı tanımlar mısınız?Bel fıtığı, omurlar arasındaki diskin ortasında bulunan çekirdeğin yer değiştirmesidir. Omurganın yapısını tekrar hatırlatırsak, omurlar arasında bele binen yükü karşıla­yan, hareketin oluşmasına yardım eden disk dediğimiz yastıkçıklar vardır. Yastıkçıkların ortasında jele benzer ya­pıda çekirdek ve çekirdeğin çevresinde koruyucu çember şeklinde güçlü bir yapı bulunur. Disk omurgada bir çeşit amortisör görevi görür. Bel fıtığı, diskin çekirdeğinin çev­resindeki yapı içine doğru yer değiştirmesidir.Bel Boyun Fıtık 3 farklı şekilde ortaya çıkar:1. Bulging (bombeleşme): Diskin ortasındaki çekirdek, etrafındaki koruyucu yapıdaki yarıklara ve çatlak­lıklara doğru sızar ve disk bombeleşir. Bu durum bel fıtığı başlangıcı olarak değerlendirilir.2. Protrüzyon: Bir sonraki aşamada diskin çevresinde­ki bu taşma fıtıklasın Fıtıklaşma sinire bası yapabi­lir.3. Ekstrüzyon: Diskin çevresindeki çember yırtılır ve diskteki jelatinimsi madde yayılır. Disk yırtılması olarak da adlandırılan bu durum en ciddi olanıdır.Yaşlanmanın bel fıtığı oluşmasına etkisi var mıdır? Yaşlanmayla birlikte yıpranma bel fıtığı oluşumuna yatkınlık oluşturur. Diskin yapısının büyük kısmını su oluşturur. Çocuklukta su oranı yüzde 90'ken yaşlanmayla birlikte bu oran düşer. Orta yaşlardan sonra su içeriğinin azalmasına bağlı olarak diskin esnekliği ve üzerine düşen yükleri emme yeteneği azalır. Diskin dış kısmındaki yapı­da çatlaklar oluşur. Bu çatlaklar diskin ortasındaki çekir­değin dışarıya doğru sızmasını kolaylaştırır.Belde Fıtık, belin tam olarak hangi bölgesinde oluşur?Omurganın arka ve yan bölümündeki bağların zayıflığı nedeniyle bel fıtığı sıklıkla bu bölgede oluşur. Burada ba­cağa giden sinirlerin kökü bulunur. Fıtık bu köke bastırır­sa bacağa yayılan ağrı, uyuşma, karıncalanma gibi yakın­malara yol açar. Bel fıtığı en çok, 4. ile 5. bel omuru ve 5. bel omuru ile 1. kuyruksokumu omuru arasında görülür.Fıtık omurgada en çok belde görülüyor, bu neden kay­naklanıyor?Bel, biyomekanik özelliği nedeniyle zorlanmaya en yat­kın bölgelerimizden biridir. Bu durum belde fıtığın oluşu­munu kolaylaştırır.Alt bel bölgesi, vücudumuzun yükünü taşır. Bu bölgede kaldıraç kolları özelliği nedeniyle yüklenme fazladır. Kal­dıracın merkezi kalça eklemindedir. Kaldıracın uzun ön kolu, kısa arka kolu vardır. Onun için yerden bir ağırlık kaldırırken, vücudumuzdan ne kadar uzak tutarsak bele o kadar fazla yük biner, zorlanma olur. Buna belin kavisinin tersine döndürülmesini eklersek, diskin arkaya doğru yer değiştirmesi daha da kolaylaşacağından bel fıtığı riski da­ha da artar.Akşama doğru boy kısalabilirDiskin yapısındaki sıvının yer değişimi başka bir etki gösterir mi?Diskin içindeki sıvı pompa mekanizmasıyla yer değişti­rebilir. Bu yer değiştirmeyle diskteki atık maddeler uzak­laştırılır ve hücre beslenmesi için gerekli maddelerin alımı sağlanır. Yatay pozisyonda diskler daha fazla sıvı tutar, di­key pozisyonda ise sıvı içeriği azalır. Bu nedenle akşama doğru boyumuz da 1-2 santimetreye kadar kısalabilir.

SAĞLIKLI BEL VE BELİN YAPISI

Sağlıklı Bel ve Belin YapısıHocam eskiden bel ağrısından bu ka­dar sık bahsedilmezdi. Son zamanlarda bel ağrısından ve bel fıtığından çok bahsedilmesinin nedenlerini açıklar mı­sınız?Günümüzde bel ağrısından ve bel fıtığından çok bahsediliyor. Bel ağrısı sıklığı ve önemi­nin artmasının bazı nedenleri var, bunları şöyle açıklaya­biliriz:Toplumda bel ağrısı sıklığı sosyokültürel durumla ya­kından ilişkilidir. Kişilerin eğitim düzeyi arttıkça bel ve bel ağrısı daha iyi biliniyor. Böylece sorunun dile getirilme ve çözüm arama sıklığı da artıyor. Bel ağrısı "medeniyet hastalığı" ya da "çağımızın hastalığı" olarak kabul ediliyor. Çünkü gelişmemiş toplumlarda bel ağrısı çekmek doğal bir durum olarak kabul edili­yor ve doktora başvurulmuyor.Hem endüstride hem de ofiste çalışanlarda bel ağrısı için riskler arttı. Çalışanlarda işe bağlı bel ağrısı kişiyi fiziksel ve psikolojik olarak etkileme yanında iş ve­rimliliğini ve performansını da azaltarak işi de olumsuz etkiliyor. Bunun için endüstrileşmiş ülkelerde bel ağrısına çok önem veriliyor. Tıptaki ilerlemeler nedeniyle bel ağrısında özellikle de bel fıtığında tanı olanakları arttı, örneğin MR'm yay­gın olarak kullanılması nedeniyle bel fıtığı tanısı çok sık konuluyor.Bel ağrısının görülme sıklığı nedir?Bel ağrısı hemen hemen herkesi yaşamı boyunca en az bir kez etkileyen bir sorundur. Öyle ki ileri yaşlardaki kişi, "Hiç bel ağrısı çekmedim" diyorsa, "Hatırlamasında bir so­runu vardır" diye kabul edilmektedir. Bel ağrısı bir hastalık değil, çeşitli nedenlerle oluşabilen hastalıkların belirtisidir.Basit ve birkaç günde iyileşebilen kas zorlanmasında bel ağrısı olabildiği gibi, kanser gibi çok daha ciddi bir hasta­lıkta da hastaya çok ıstırap veren bel ağrısı görülebilir.O halde önce sağlıklı belin tanımını yapar mısınız?Sağlıklı bel, ağrısız ve görevlerini sorunsuz yerine geti­ren bel demektir. Bir başka deyimle, günlük yaşamda ve iş yaşamında ağrısız ve hareketli olarak yaşamak demektir. Sağlıklı belin boyun, sırt ve bel bölgesindeki kavisleri ko­ruması ve kemik, kas, eklem ve bağlar gibi yapıların güç­lü, dayanıklı ve hareketli olması gereklidir.Belin yapıBelimizin yapısından bahsederken boynumuz, sırtımız ve belimiz bir bütün olarak çalıştığından omurgamızdan söz etmemiz daha doğru olur. Omurga, omur denen kemikler­den, disklerden, kaslardan, bağlardan ve sinirlerden oluşur. Omurgada 3 bölge ve 4 kavis vardır. 7 omurdan oluşan boyun bölgesinde arkaya doğru kavis, 12 omurdan oluşan sırt bölgesinde öne doğru kavis ve 5 omurdan oluşan bel bölge^ sinde ise arkaya doğru kavis bulunur. İnsan vücudunda top­lam 24 omur vardır. Bel bölgesi altında omurların birleşme­siyle oluşmuş kuyruksokumu bölgesi yer alır. Bu kavislerin birbiriyle uyum içinde olması, normal işlevlerin sürdürül­mesinde ve omurgadaki yapılar üzerinde yüklenmenin azal­tılmasında önemli rol oynar.Omurganın Yapısı, Bel SağlığıDiskler: Omurların arasında disk olarak adlandırılan ve yastıkçık gibi görev yapan yapılar bulunur. Jel kı­vamındaki diskler, içinde sıvı bulunan bir çekirdekten ve bunun etrafında anulus olarak adlandırılan halka şeklinde oldukça güçlü bir kısımdan oluşur. Diskler omurga üzerine düşen yükleri emer ve dağıtır. Böylece hareketin oluşmasına yardım eder.Eklemler: Her omur, arka kısımlarında bulunan, kü­çük, faset eklemler olarak adlandırılan eklemler aracı­lığıyla bir diğeriyle temas halindedir.Bağlar: Tüm omurga boyunca önde ve arkada, kafa-tasımızın tabanından kuyruksokumuna kadar uza­nan, omur ve diskleri birbirine bağlayan bağlar, öne ve arkaya hareketlerin kontrolünde yardımcıdır. Özellikle arkadaki bağlar çok kuvvetlidir.Kaslar: Sırt ve bel bölgemizdeki kaslar, vücudumuzda­ki en güçlü kaslar arasındadır. Tüm omurga boyunca kemiklere sıkıca yapışırlar. Sırt kaslarımızın ve bel alt bölgesine binen yükün yaklaşık yüzde 30'unu karşıla­yan karın kaslarımızın, belin korunmasında, duruşunsağlanmasında ve hareketlerin yapılmasında önemli rolü vardır.Sinirler: Omurga kanalı içerisinde bulunan ve yaşam­sal bir organ olan omurilikten çıkan sinirler sırt, bel ve bacaklarımızdaki kasları çalıştırır. Cildin, bağların ve eklemlerin duyusunu sağlar.Sakroiliyak eklemler: Belin alt kısmı ile leğen kemiği arasında bulunan sakroiliyak eklemler, bel bölgesin­deki ağırlığın bacaklara aktarılmasında rol oynar.Omurganın yapısını oluşturan tüm bu elemanlar, bir bütün olarak çalışır ve birinde oluşan hasar diğer­lerini de etkiler. Örneğin boyun ağrısı olanlarda bel ağrısı görülme sıklığı boyun ağrısı olmayanlara oran­la daha fazladır.Belin görevleri nelerdir?Herhangi bir şeyin temelini anlatmak istediğimizde bel kemiği sözcüğünü kullanırız. Vücudumuzun hareketliliği­ni sağlayan iskelet sistemimizin temeli omurgadır. Omur­gamız, vücudumuzda çok önemli işler görür. Omurga tüm vücuda destek oluşturur. Ayakta dik durmayı, dengeyi, tüm yönlerde hareket etmeyi sağlar. Aynı zamanda hayati bir önemi olan omuriliği korur. Ayrıca bel bölgesi tüm gövdenin ağırlığını taşır. Tüm bu fonksiyonları yerine ge­tirmek için omurgayı oluşturan kemikler, kaslar, diskler, sinirler ve eklemler gibi farklı yapıların sağlam olması ve birlikte uyum içinde çalışması gereklidir.Bel ağrısı kişinin yaşamını nasıl etkiler?Bel ağrısı tüm hastalıklarla ilgili doktora başvuruların soğuk algınlığından sonraki en sık nedenidir. 45 yaş altında, yani kişilerin en aktif ve verimli oldukları dönemde hareket ve fonksiyonların kısıtlanmasının ve sakatlığın en sık nedeni de yine bel ağrısıdır.Bel ağrısı çeken kişinin yaşamı birçok yönden olumsuz etkilenebilir. Ağrı, kişinin hissettiği hoş olmayan bir duy­gudur. Kişiyi mutsuz eder, uzun sürdüğünde hareket ve fonksiyonları kısıtlar. Aile, sosyal yaşam, iş yaşamı olum­suz etkilenebilir. Ağrı ve hareket kısıtlılığı yerleştiğinde ise "bel sakatlığı" gelişebilir.Bel sakatlığı ne demektir?Bel sakatlığı sık kullanılan bir sözcüktür. Bel ağrısı ne­deniyle fonksiyonların kısıtlanması anlamına gelir. Ağrı üç aydan uzun sürdüğünde "yerleşik ağrı"ya dönüşür ve "kronik ağrı" olarak tanımlanır. Beraberinde depresyon, anksiyete (sıkıntı) gibi psikolojik sorunlar gelişebilir. Eşler birbirlerine ve çocuklarına karşı sorumluluklarını yerine getiremeyebilir, ailede fonksiyon .bozukluğu oluşabilir. İş yaşamında verimliliği azaltır. Hastalığa bağlı erken emekli­liğe neden olabilir. Tüm bunların sonucunda sadece kişi ve yakınları değil, tüm ülke ekonomisi olumsuz etkilenebilir.Ekonomiye olumsuz etkisini biraz daha açar mısınız?Gelişmiş ülkelerde bel ağrısının ekonomiye etkileri üzerin­de çok durulmaktadır. Bel ağrısı, maliyeti en yüksek hastalık­lar arasındadır. Bel ağrısına bağlı tanı ve tedavi harcamaları yanında verimlilik azalması, işgünü kaybı ve sigorta tazmi­nat ödemeleri de maliyeti yükseltir. ABD'de bel ağrısının yıl­lık maliyetinin 100 milyar dolar olduğu bildirilmektedir.Bel ağrılı hasta hekime hangi yakınmalarla başvurur?Başlıca yakınmalar bel veya bacakta ağrı, bacakta uyuş­ma, karıncalanma, güçsüzlük ve hareketlerde kısıtlanmadır.Yaşlanma dışındaki kişisel riskler kontrol edilebilir

BEL AĞRISININ NEENLERİ

Bel Ağrısı, Sırt Ağrısının Nedenleri, Siyatik Ağrıları NedenleriBel ağrısına neden olan faktörler nelerdir? Bun­lar çoktur, ancak aşağıda anlatılanlar en yaygın olan­larıdır.Yorgunluk ve şişmanlık: Özellikle yüksek topuk­lu ayakkabılarla uzun süre ayakta durmak, bel ve sırt yorgunluğuna neden olabilir. Şişmanlık bu ağrıları da­ha da artırır; 18 kilo veya daha fazlasını taşımak her tür bel ağrısına neden olabilir. Oysa birçok insanın 5 kilogramdan 23 kilograma kadar vücudunda fazla­dan yağ taşıdığı görülür. Doktora, "21'inci yaş günü­mü kutlarken sadece 57 kiloydum, şimdi 89 kiloyum, her çocuk doğurduğumda 5 kg. alıyorum" diyen in­sanın omurgası, aslında 21'inci yaş gününü kutlar­ken sahip olduğu omurganın tamamen aynıdır. Ama şimdi etrafını gereksiz ve fazladan bir ağırlık sarmış­latır. Destek aynı, ama desteklenen dokular hatırı sa­yılır ölçüde artmıştır.Ayrıca, sağlığı yerinde olmayan kişiler, sağlıklı ve kuvvetli kişilere oranla daha çabuk yorulurlar. Ane­mi (kansızlık),diğer ağrılar, üzüntü, depresyon, kro­nik enfeksiyonlar, varisli damarlar ve hatta basur ke­yif bozucu ve genel sağlığımızı azaltıcı faktörler olup, vücudun yorgun düşmesine ve bel ağrılarının başla­masına neden olabilirler. Yorgunluktan bitkin kadın veya erkeğin, ağrıya ve acıya karşı koymaya daha az gücü vardır ve çabucak dayanıklılığını kaybeder. Üzüntü ve mutsuzluk yükü altındaki insanların da problemi aynıdır. Bu faktörlerin sonuncusu için aşa­ğıya bakın.Depresyon: Keder acıyı ve ağrıyı artırabilir ama depresyon kendiliğinden kronik bel ağrısı ile ilişkili­dir ve sebebi bile olabilir. Depresyon keyif bozucu­dur. Aşırı yorgunluğa neden olur, onu artırır ve hatta ağrı kesici ilaçların etkisini bile azaltır. Hepimiz sık sık ufak ağrı ve acılar çekeriz. Küçük nahoş duygu­lar, çıkış noktasında zaten yok edilir ve hissedilmez, özellikle akıl meşgul ve rahatsa. Ama depresyon du­rumunda, üzüntü, endişe, hoşnutsuzluk ve mutsuz­luk gibi duygular ortaya çıkar ve kuvvet kazanır. Ya­ni ufak tefek tatsızlıklar ağrılara dönüşür.Bu durum özellikle bel ağrıları için doğrudur. Bir psikiyatri kliniğine tedavi için devam eden depresyon-lu hastalar üzerine yapılan bir Amerikan araştırma­sında, hastaların yaklaşık yarısı, başlangıçta roma­tizmadan şikâyet etmişlerdir. Bu şikâyetler aslında geçirdikleri depresyondan ileri geliyor, hatta onun bir parçasıydı ve çoğu da bel ağrısı türündendi. Her kro­nik şikâyette, ağrı veya sancı, her tür faktörlerin bir karışımıdır. Ağrının ne anlama gelebileceği, ne kadar süreceği, ne kadar süre sizi işinizden alıkoyacağı v.s. hakkındaki gerçek korku, halsizlik, uykusuzluk, üzün­tü, korku ve bel ağrıları istisna teşkil etmezler. As­lında bel ağrıları, hayatta çok sık rastlanan ve içeriği çok değişik şeyler ihtiva eden karışık ağrılara güzel bir örnek teşkil ederler.Omurgadaki eklem, bağ ve kemik üzerine meyda­na gelen yaralar ve zorlamalar: Bunlar birkaç saat­te ve günde geçen ağrılara neden olurlar, ancak ba­zen bu ağrılar uzun sürebilir. "Spinal osteoarthritis" (omurgadaki dejeneratif değişiklikler) denen hasta­lık, günlük hayatın getirdiği ufak zedelenmelerden ve yaşlılık nedeniyle artış gösterir. Disk kaymaları, kı­rıklar ve çıkıklar gibi birçok zedelenmeler, bu artışa önemli ölçüde yardımcı olurlar. Büyük zedelenmeler büyük olasılıkla kronik ve uzun süreli bel ağrılarına neden olurlar, ama her zaman değil, bazen önemsen­meyen ufak zedelenmeler her şeyin başlangıcı kabul edilmelidir.Hastalıklar: Bel ağrılarının başka birçok nedeni vardır. Günümüzde, eskiye göre bunların daha az olu­şu sevindirici bir durumdur. Örneğin "tüberküloz" (ve­rem) ve diğer belkemiği enfeksiyonları. "Spondilit ankilozu" gibi bazı arterit (eklem iltihabı)ler, omur­ga, boyun ve bazen de kalçanın acıyarak sertleşme­sine neden olurlar. Bu bozukluk genellikle hasta ço­ğu kez erkek, 18-20 yaşlarındayken başlar. Ancak bu, bel ağrısının çok yaygın nedenlerinden biri değildir. Paget hastalığı, genellikle omurga, kafatası ve bacak kemiklerinin bazı yerlerde kalınlaştığı, bazı yerlerde inceldiği bir başka bozukluktur. Etkilenmiş kemiğin röntgeninde, bozuk düzenin karakteristik değişiklik­leri görülür. Paget hastalığı genellikle ağrıya neden olmaz ve tedavi edilmeden kendi halinde bırakılabilir. Ancak bazı vakalarda, kemikteki ufak ezik ve çat­laklar yüzünden sancı nöbetleri olabilir. "Osteoporoz" yani omurgadaki kemik dokularının in­celmesi, daha ziyade menopozdan sonra kadınlarda ve yaşlılarda görülür. Bazı insanlarda hiç ağrı yapmaz, bazılarında ise haftalarca sürebilecek korkunç ağrı­lara neden olur. Nedeni omurgadaki ezik ve kırık ke­miklerdir. Bu hastalıkta kemikler basık bir çiviyi an­dırır. Tedavi edilince ağrı yok olur.Uzun süreli hareketsizlik: Uzun süreli hareketsiz­lik özellikle eğer omurga daha önce zedelenmişse ve özellikle omurga uzun süre doğal olmayan veya zor­lanmış bir pozisyonda tutulmuşsa bel ağrılarına ne­den olabilir. Bu duruma örnekler şunlardır: Anormal ve kasılmış bir pozisyonda uzun süreli araba yolcu­lukları, yine uzun süre sere serpe uygun olmayan san­dalyelerde oturmalar (bel ağrılarından çok çekmiş İn­giliz şairi Alexander Pope bu durumu, "Çok rahat bir sandalyenin işkence aletinde gerilmiş" sözleriyle an­latır. Sürekli gergin veya hantal pozisyonlar (televiz­yon seyircilerinin ve briç oynayanların bel ağrıları).Birkaç yıl önce, sıcak ve nemli bir günde, Avust­ralya'nın Brislane kentinde, bel ağrıları üzerine bir konferans vermeye hazırlanırken, bütün slaytları ye­re düşürdüm. Bir gün sonraki konferans için çömelip onları toplamam, ayırmam ve uygun sıraya koy­mam iki saatimi aldı, ama hemen sonra başlayan bel ağrım 10 gün sürdü. Ertesi günü dinleyicilerin güç bela hareket edebilen bir adamın nasıl cesaret edip de kendilerine bel ağrıları üzerine konferans verdiği­ni merak etmiş olmaları gerekir. Başka bir vesileyle, bir hafta sonu tatili için yanında kaldığım erkek kar­deşim, pazar sabahı keyfimce yatakta yatıp dinlen­memi ve pazar gazetelerini okumamı söyledi. "Deği­şiklik olsun diye kalkma, yat. İyi gelir" dedi. Yatakta 2 saat beş yastığa dayanarak gazeteleri hantal han­tal karıştırmam sonucu meydana gelen bel ağrısı, be­ni öbür haftanın sonuna dek yatakta bıraktı. Bel ke­miğini anormal ve eğik bir durumda tutan yumuşak ve çökük bir yatak, daha önce var olan bir ağrının şid­detlenmesine veya yeni bir ağrının başlamasına bel­ki neden olabilecek en sık rastlanan sebeplerden bi­ridir. Birkaç kez tatil için evden uzakken, böyle çö­kük otel yatağından kalkıp yerde uyuduğum olmuş­tur. Hiç olmazsa yer sağlam ve düzdü, son derece de rahat.