Diyaliz Nedir, Periton DiyalizDiyaliz, kanda birikime uğramış maddelerin yarı geçirgen bir membran aracılığıyla yüksek konsantrasyondan düşük konsantrasyona geçmesidir.Başlıca iki tür diyaliz uygulaması vardır; Peritoneal diyaliz,Suni böbrek makinasının kullanıldığı ekstrakorpereal diyaliz (hemodiyaliz).Peritoneal Diyalizi HastalığıPeritoneal diyaliz tekniği oldukça basit ve pratiktir. Hasta özel bir üniteye alınır, Hastaya ve ailesine işlem hakkında bilgi verilir, Hastanın mesanesi boşaltılır,Hasta sırt üstü pozisyonda yatırılır ve başı biraz kaldırılır, Hastanın karnı temizlenir, kıllar traş edilir ve cilt antiseptik solüsyon ile silinir ve daha sonra lokal anestezi uygulanır, Göbeğin 3-4 cm. altından, orta hat üzerinden, deri-deri altı insiz-yonu yapılıp stileli kanül periton boşluğuna sokulur. Peritonu geçtikten sonra stile kanül içinden çıkarılır ve douglas boşluğuna yerleştirilir, İlk kontrol drenajından sonra 37°C ısıtılmış diyaliz solüsyonu 5-10 dakika gibi kısa sürede hızla periton boşluğuna verilir ve sıvı setinin klempi kapatılır,Karın boşluğuna verilen sıvı ortalama 20-30 dakika bekletilir,Sonra şişe yatak düzeyinin altına indirilir, klemp açılır ve verilen sıvı geri alınır (içeri verilen sıvının tümüyle geri alınması önemlidir), Her değişim 2 litre diyaliz solüsyonu ile yapılır,Diyaliz süresi ortalama 48 saattir, kesinlikle 72 saati geçirilmemektedir.Diyaliz bitince kanül çıkarılır,Diyaliz takibinde dikkat edilmesi gereken durumlar ve olası komplikasyonlar;Periton boşluğuna verilen sıvı geri alınamayabilir. Bu durumun nedenleri;Kanül yerinin uygun olmaması,Sisteme hava kaçması,Periton içi yapışıklıklar,Pıhtı olmasıdır. Yeterli drenajı sağlamak için;Kanülün yeri değiştirilir (kateter hafifçe geri çekilir, fakat kesinlikle tekrar içeri itilmemelidir - enfeksiyonu önlemek için),Kanülün serum fizyolojik irigasyonu yapılır ve pıhtı varsa diyaliz solüsyonuna heparin katılabilir,Hastada sıvı eksikliğinden dolayı yeterli drenaj olmadığı düşün cesi ile ikinci değişim sürdürülebilir. Ancak yine yeterli drenaj sağlanamıyorsa hipertonik solüsyon verilir, Karın ağrısı;Kanülün pozisyonu nedeniyle olabilir, analjezikler verilir, geçmediği durumda diyaliz sıvısı içine 5-10 mi. % 2'lik procaine yada benzeri lokal anestezikler eklenir.Peritonit; Peritonitin ilk belirtisi diyaliz sıvısında lökosit sayısının artması verenginin bulanmasıdır. Bu durumda kültür için örnek alınıp laboratuvara gönderilir. İntraperitoneal ve gerekirse sistemik olarak antibiyotik verilir,KanamaDiyaliz sıvısı kanlı geliyorsa, diyaliz süratli ve bekletilmeden uygulanır.Alınan sıvı hala kanlı ise hematokrit kontrolü yapılır ve diyaliz sıvısının hematokriti % 3'ten yukarı ise, arteriyel kanama olabilir ve hastaya cerrahi girişim uygulanabilir.Elektrolit DengesizliğiHipopotasemi; böbrek yetmezliği nedeniyle hastada potasyum dü zeyi yüksek olduğundan diyaliz sıvısında potasyum bulunmaz. Ancak birkaç değişimden sonra kandaki yüksek olan potasyum diyaliz sıvısına geçer. O nedenle olası bir hipopotasemiyi önlemek için 12 sıvı değişiminden sonra diyaliz solüsyonuna ortalama her litreye 3-4 mEq potasyum ilavesi yapılır.Hipernatremi; Özellikle değişim süresinin kısa tutulduğu ve hiperto-nik solüsyonların kullanıldığı durumlarda ortaya çıkabilir. Hipotansiyon; Diyaliz sırasında ekstrasellüler ortamdan fazla sıvı çekilmesine bağlı olarak gelişen hipovolemi kan basıncının düşmesine neden olabilir (özellikle hipertonik solüsyonlar kullanıldığında), Kan basıncı sık sık izlenir ve gerekirse intravenöz sıvı verilir, Pulmoner Ödem; Çoğunlukla drenaj yetersizliği olduğunda akciğer ödemi gelişebilir.Akciğer ödeminin ön belirtileri yakından izlenmelidir. Solunum güçlüğü; periton boşluğuna verilen sıvının diyafragmaya baskı yapması nedeniyle olabilir. Hastaya semifovvler pozisyonu verilir ve diyaliz her değişimde 1 litre diyaliz sıvı kullanılarak sürdürülür.Hiperglisemi: Hipertonik diyaliz solüsyonlarının kullanıldığı durumlarda sık görülür. Özellikle diyabetik hastalarda kan şekeri düzeyleri izlenmeli, gerekirse paranteral insülin verilmelidir.Ev DiyaliziSürekli Gezici Periton Diyalizi (Continuous ambulatory peritoneal dialysis-CAPD-Kepdi)Sürekli gezici periton diyalizi, periton boşluğuna yerleştirilen kalıcı bir kateter (Tenkckhoff) aracılığı ile özel setler ve plastik torbalar içindeki iki litrelik diyaliz solüsyonları ile her gün dört değişim yapılacak şekilde uygulanır. Diyaliz sıvısı kalıcı kateterden verildikten sonra sistem kapatılır, hasta plastik torbaya özel bir kuşak aracılığı ile beline sarar ve drene edileceği zamana kadar orada bırakır. Bu yöntem diyaliz süresince hastanın serbest kalmasını sağlar. 4-6 saat sonra sistem açılarak diyaliz sıvısının plastik torbaya drene edilir. Diyalize en uzun ara gece verilir. Bu diyaliz tekniği ile günde 24 saat ve haftada 7 gün sürekli diyaliz uygulanır. Hastanede kısa bir eğitimden sonra hastalara evlerinde kendi başlarına diyalizi sürdürebilir. Aseptik ve antiseptik koşullara dikkat edilmesi, sürekli gezici periton diyaliz uygulaması için en önemli husustur.
15 Ocak 2010 Cuma
BEYİN HASTALIKLARI
Beyin Hastalıkları SebepleriBeyin, Sinir ve Damar HastalıklarıKoma, çırpınma ve kasılma nöbetleri, ihtilaç krizleri, eğer önceden sağlıklı olan birinde ortaya çıkarsa, beyinde bir rahatsızlığın belirtisi sayılır.Bu belirtilere pek çok hastalıkta veya ciddi örselenmelerde rastlanabilir. Bazı ilaçlar ve uyuşturucular da aynı durumu yaratır. Yanlışlıkla yüksek dozda ilaç almak veya bilerek içmek de tehlikeli durum yaratır.Kanamalar ve had beyin hastalıklarıBeyin Hastalıkları TedavisiKafatası içinde bir damarın çatlaması sonucu meydana gelen kanamalar, beyni sıkıştıran bir kan toplanmasına yol açabilir.Bir beyin damarının çatlaması veya tıkanması da, beyinde bir arıza yaratır. Bunu, vücudun bir yarısına felç inmesi veya dil tutulması gibi araz izler.Beyin enfeksiyonları da (apse, menenjit, kafaiçi yangısı) çoğunlukla bu üç belirtiden biriyle, anide başlar.Bazı tümörler de, ne kadar iyi huylu olurlarsa olsunlar, bu belirtileri yaratabilir.ilaçlar ve oksijen yetmezliğiBazı ilaçların beyin üzerinde dolaylı veya dolaysız, ayrıcalıklı etkileri vardır. Doğru dozlarda kullanıldığında, tedavi edici sonuç verirler. Ancak aşın dozlar herkeste bir beyin arızasına sebep olabilirUyuşturucular ve alkolizm de insanı komaya sokup, kasılma ve ihtilaç nöbetlerine sürükleyebilir.Beynin sinir hücresi, oksijen eksikliğine karşı çok duyarlıdır. Her türlü solunum ve kan dolaşımı bozuklukları, süratle hastalık arazı geliştirir.Kanda şeker azalmasıSinir hücresi, beslenmesinde önemli rol oynayan şekerin eksikliğine karşı da çok duyarlıdır. Bu yönden hiçbir rezervi de yoktur. Bu yüzden kan dolaşımı yoluyla sağlanan glikoza tamamen bağımlı olacaktır. Normal olarak glikoz oranı, pankreasın bir hormonu olan insülin tarafından korunur. Bazı koşullarda oranın düzenlenmesi kötüleşir (mide, karaciğer ve pankreas hastalıkları).Diyabette, insülin salgılaması yetersizdir. Tedavi, insülini enjeksiyonla hastaya vermeyi amaçlar. Gündelik ihtiyacı böyle sağlanır. İnsülin dozu çok yüksekse veya İnsülin dozajlamasına göre şeker alımı çok zayıfsa, kandaki şeker oranı düşer. Buna tıpta hipoglisemi denir. Bu durum, beyinde çok çabuk bir arıza yaratabilir. Bütün şeker hastaları bunu bilir ve ilk fenalaştıkları sırada ağızlarına atabilmek için yanlarında hap şeker bulundururlar (terleme, genel sıkıntı, baş dönmesi ve acıkma hissi). Ancak bunun tekrarı beyin arızasına doğru gelişir.Koma hali başlarsa, acele doktor çağırmakta yarar vardır. Doktor, damara glikozlu serum enjekte edecektir. Vakit kaybedilmemişse, komaya giren komadan çıkacak, ihtilaç veya kasılma halindeki hasta da, sakinleşecektir.Had alkolizmde de ciddi kanda şeker eksikliği komplikasyonları görülebilir. Sadece bu nedenle sızacak kadar çok içmiş bir sarhoşu doktora emanet etmeden bu halde bırakmak, hiç doğru değildir.Soğuk ve ısıBütün bilgisayarlar gibi, beyin de soğuğa (donma) ve ısıya (sıcak çarpması, güneş geçmesi, ateş yükselmesi) karşı çok duyarlıdır.Çocuklar —özellikle de iki yaşından küçük olanlar— yüksek ateşe karşı çok duyarlı olurlar. Bir çocuğun ateşinin 40°C'nin üstüne çıkmasına asla müsaade etmemek gerekir (yan sayfaya bakın). Sayıklamalar, kendinden geçme ve çırpınma nöbetleri ortaya çıkar ve bunu ciddi beyin arızaları izleyebilir.
ROMATİZMA NEDİR
Romatizma Nedir, Romatizmal Hastalıklar Hakkında BilgilerBasit olarak bir eklemdeki iltihabı anlatmak için kullanılan "arterit" sözcüğü, eski Yunancada eklem anlamına gelen arthron ve iltihap anlamına gelen itiş sözcüklerinin birleşmesinden oluşur. Arteritin en belirgin özelliklerinden biri, etkiye maruz kalmış eklemi astarlayan albüminli zarın ya da synovium'un iltihaplanmasıdır. Buradan da anlaşılabileceği gibi, hastalığı tam olarak ifade etmese de, arterit yerine "albüminli zar iltihabı" da ikinci bir adlandırma olarak kullanılabilir. Öte yandan "romatizma", kaslardaki ve eklemlerdeki çeşitli acı ve ağrıları anlatmak için genellikle kullanılan karmaşık bir terimdir ve farklı kişiler için farklı anlamlar taşır. Bazıları için romatizma bir arterit türüyken, bazıları için tanımı çok daha zor bir şeydir. Doktorlar bile kesin bir tanım üzerinde anlaşabilmiş değillerdir! Kaslar, tendonlar ve vücut bağları gibi yumuşak dokulardaki ağrı ve tutulma (katılaşma) anlamına gelen "yumuşak doku romatizması" ifadesi, romatolojistlere (romatizmal hastalıklarla uğraşan uzmanlar) daha kabul edilebilir bir tanımlama gibi görünmeye başlamıştır.Eklemlerin yapısı, Eklem RomatizmasıArteritleri kavramak ve önlemlerini anlamak, eklemlerin temel yapılarını bilmeniz durumunda daha kolay olacaktır. Bir eklem, her şeyden önce iki kemiğin karşı karşıya geldiği yerdir. Çok çeşitli türleri varsa da, eklemler iki temel kategoriye ayrılabilirler: Birinci kategoriye giren eklemler fazla hareketli değildir ve oyukları yoktur; ikinci kategoriye girenler ise rahatça hareket ederler ve her eklemin bir oyuğu vardır.Birinci tür eklem synarthrosis diye bilinir ve lifli doku ile mafsal kıkırdağından ya da bunların ikisinin bileşiminden oluşur. Bu tür eklemlerin örnekleri kafada ve belkemiğinde bulunabilir. İkinci tür eklem arteritlerden çok sık etkilendiği için, burada bu eklem türünün yapısını anlamak ve nasıl çalıştığını çok fazla ayrıntıya girmeden de olsa incelemek önemlidir. Bu eklem türü —albüminli eklem yada diarthrosis— vücutta en yaygın olan eklemdir ve omuzda, dirsekte, bilekte, parmakta, kalçada, dizde ayak bileğinde ve ayak parmağında bulunabilir. Bazıları ikiden fazla kemikten oluşsa da, temel yapıları değişmez. Kemiklerin uç kısımları kıkırdak ya da mafsal kıkırdağıyla kaplanmıştır. "Mafsal kıkırdağı" çok sayıdaki sürtünmenin etkilerini bertaraf eden düz, parlak bir yüzeye sahiptir. Bu kıkırdak bir ölçüde esnek ve içinde sinir olmadığı için, "duyarsız"dır. Eklemlerin sürekli hareket halinde olmalarının yol açabileceği etkilenmeler bu yüzden acı duymadan atlatılır. Biri dışbükey (dışa kıvrık), öbürü içbükey (içe kıvrık) olan bu iki yüzeyin karşılıklı teması, eklemin çalışmasında temel bir işlev görür. Bu uygun biçimli "karşılaşma"daki herhangi bir bozulma mafsal kıkırdağının tahribata uğramasına yol açar ve vücudun böyle bir durumu gidermek için yapabileceği çok şey yoktur.Eklemi uygun bir çalışma düzeni içinde tutmaya yarayan ve eklem duvarlarına tutunmuş çok sağlam yapılı lifli kapsüller, temas halindeki kemikleri sıkıca birbirine bağlar. Vücut bağları, tendonlar ve kaslar da hareketlerine yol göstererek ya da bu hareketleri sınırlayarak eklemlere ek destek sağlar. Kapsülün hastalığa karşı güçlü bir direnme yeteneği vardır ama, hastalığı bir kez kaptıktan sonra zor iyileşir. Kapsülün iç kısmını astarlayan ince, parlak bir tabaka vardır ki, mafsal kıkırdağı dışında, eklemin içindeki bütün yüzeyleri kaplar. "Albüminli zar" denilen bu tabaka, az miktarda temiz, saman renginde ve yapışkan bir sıvı üretir. Bu albüminli sıvı'nın çok önemli iki işlevinden biri, harekete geçtiklerinde eklem yüzeylerini "yağlamak", öbürü ise, özellikle mafsal kıkırdağı olmak üzere eklemin iç kısmını beslemektir. Kapsülün tersine, albüminli zar bol miktarda kana ve kendi kendini iyileştirme yeteneğine sahiptir. Mafsal kıkırdağında ise ne kan damarı ne de sinir vardır. Sinirler, albüminli zarda ve kapsülde bulunur. Görevleri, öncelikle acıyı duyurmak, sonra da sabit eklemlerde duruş pozisyonunu, hareketli olanlarda da hareketlilik derecesini saptayarak beyne ek bilgi iletmektir. Beyninizin, eklemlerinizin ne yaptığının farkında olduğunu, gözleriniz kapalıyken bile sınayabilirsiniz.
BEL FITIĞI TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Bel Fıtığı Tedavisi ve Bel Fıtığı Tedavi YöntemleriTedavinin amacı ağrıyı azaltmak, ağrının yerleşmesini ve tekrarlamasını engellemek ve aktif yaşama ve işe dönüşü sağlamaktır. Ağrılı atak döneminde ve kronik dönemde farklı tedaviler uygulanır.Ağrılı atak dönemindeki tedaviyi açıklar mısınız?Ağrılı atak döneminde bacakta ağrı ve karıncalanma, güçsüzlük, idrar ve dışkılama sorunları varsa acilen hekime başvurulmalıdır. Sadece bel ağrısı varsa hastaya aşağıdaki uygulamalar önerilir:Birkaç gün uygun pozisyonda yatak istirahatı,Basit ağrı kesici ilaçların kullanımı,Yüzeysel sıcak/soğuk uygulamaları (ağrılı atak döneminin ilk üç gününde soğuk, sonra sıcak uygulama).Bu uygulamalara rağmen bel ağrısı azalmıyor ve bacağa yayılıyorsa hekime başvurmak gerekir.istirahatın nasıl olması gerektiği konusunda biraz ayrıntı verebilir misiniz?Eski yıllarda bel ağrılı bel fıtıklı hastalara haftalarca yatak istirahatı önerilirdi. Günümüzde istirahatın zararlı etkileri anlaşıldığından bel ağrılı hastaya sadece birkaç gün süreyle yatak istirahatı öneriliyor. Ancak ağrı bacağa ve/veya ayağa yayılıyorsa, karıncalanma, uyuşma gibi bel fıtığına uyan yakınmalar olduğunda uygun pozisyonda istirahat süresi doktorun önerisiyle 2-3 haftaya kadar uzatılabilir.Yatma sırasında belin ve dizlerin altına yastıkla destek sağlanarak uygun pozisyon verilir. Uzun süreli istirahat, kaslar, kemikleri zayıflatarak kondisyonu bozduğu için önerilmez. Kondisyon bozulduğunda iyileşme geciktiğinden mümkün olduğunca istirahattan kaçınılmalı ve normal yaşama erken dönmeye çalışılmalıdır.Bel sorunu olan kişilerin yattığı yatak nasıl olmalı? Bel ağrılı hastalara sıklıkla sert yerde yatmaları önerilir, oysa çok sert yatak yakınmaları daha da artırır. Hastaya sert yerde yatması önerildiğinde genelde evinde halı üzerine bir battaniye koyarak yatar. Ertesi gün yakınmaları daha da artar. Oysa yatak ne çok sert ne de çok yumuşak olmalıdır. Yatağın omurganın kavislerini desteklemesi önemlidir. En basitiyle ideal yatak, tahta ve sunta üzerine konulmuş yaklaşık 10 cm kalınlığında pamuk ya da yün yataktır.Ortopedik yatak, bel sağlığı için uygun yatak mı demektir?Ortopedik yatak sözcüğü çok sık kullanılmaktadır. Kelime olarak ortopedik kelimesi vücuda uygunluğu gösterir. Yatağın uygunluğu kişinin vücut yapısına göre değişir.Yüzükoyun yatış pozisyonu önerilmezYatakta uygun yatış pozisyonu nasıl olmalıdır?Ağrılı dönemde sırtüstü yatarken belin ve dizlerin altına konan küçük bir yastık bacağın gerginliğini azaltarak beli rahatlatır. Yan yatılan pozisyonda bacakların arasına küçük bir yastık konulabilir.Yüzükoyun yatma önerilmez. Ayrıca bu pozisyon boyun için de zararlıdır.Yüzükoyun yatma sırasında hastaya karnının altına küçük bir destek koymasını öneriyoruz.Yastıkla ilgili bir kriter var mı?Yastığın da boyun kavisini destekleyecek yükseklikte olması boyun sağlığı için önemlidir. Hiç yastıksız yatmak ya da yüksek yastıklar boynu zorlayarak zarar verebilir.Tedavide kullandığınız ilaçlarla ilgili de biraz bilgi verir misiniz?Bel fıtığı tedavisinde kullanılan ilaçlar, ağrı kesici, iltihap giderici ve kas gerginliğini çözücü ilaçlardır. Genellikle bu ilaçlar bir arada kullanılır. İlk önerilen basit ağrı kesici dediğimiz parasetamoldür. Bunun dışındaki tüm diğer ilaçlar doktor önerisiyle alınmalıdır.Antienflamatuar diye adlandırılan ve iltihabı azaltan ilaçlar ilaç sektöründe en çok tüketilen ilaç grupları arasındadır. Çok farklı kimyasal yapıları olan bu ilaçların etkinlikleri arasında farklılık yoktur. Bu ilaçların ağrı ve diğer yakınmaları azaltarak tedavi etme etkileri yanında mide, bağırsak, kalp, karaciğer, böbrek ve kemik iliği üzerinde yan etkileri vardır. Mide ülserli bir hastaya bu ilaçlar verildiğinde mide delinmesine kadar varabilen kötü sonuçlar oluşabilir. Kas gevşetici ilaçların ise dikkat ve konsantrasyon üzerinde yan etkileri görüldüğünden araba kullananlar ve dikkat gerektiren işlerde çalışanlar bu konuda uyarılmalıdır.Ağrı uzun sürdüğünde depresyon gibi psikolojik sorunlar gelişmişse psikiyatri doktorunun değerlendirmesiyle gerekli tedavi önerilir. Bel fıtığına bağlı sinire baskı sonucu oluşan ağrı, uyuşma ve karıncalanma gibi yakınmalar bu ilaçlara cevap vermeyebilir. Günümüzde hastayı çok rahatsız eden bu yakınmaları azaltmak için yeni çıkan ilaçlar kullanılmaktadır.İlacın doğru kullanılması için bir uyarınız var mı?Ağrıyı azaltma etkisi yanında ciddi yan etkisi de olabilen antienflamatuar ilaçlar doktorun önerisiyle etkin dozda ve hastaya göre değişmekle beraber 2-3 hafta süreyle kullanılmalıdır.Rasgele, sadece ağrı olduğunda ilaç kullanımı doğru değildir. Bunun için hastaya ilacı ne şekilde kullanacağı hekim tarafından açıklanmalıdır.
BEL FITIĞI NEDİR
Bel Fıtığı Nedir, Bel FıtıkBel fıtığına gelirsek... Bel fıtığı bel hastalıkları arasında sanki en çok görüleni. Bu yanlış bir gözlem de olabilir. Ama pek çok insan, "Benim bel fıtığım var" diyor. Sahiden arttı mı, yoksa biz mi böyle biliyoruz? Bel fıtığı, bel ağrısının oluşmasında önemli rol oynar. Bel ağrılı hastaların yüzde kaçında ağrının bel fıtığına bağlı olduğunu söylemek ağrı kaynağını belirlemedeki güçlük nedeniyle mümkün değildir. Fakat günümüzde sizin de gözlemlediğiniz gibi bel fıtığı tanısı konan hasta sayısı arttı.Bel fıtığı tanısı sıklığındaki artış sebeplerini şöyle açıklayabiliriz: MR istenmesi sıklığında artış ve bel fıtığıyla ilgili terminolojinin bilimsel olarak tartışmalı olması nedeniyle MR bulgularının yanlış yorumlanabilmesi. Örneğin bazen dizde çok hafif bir bombeleşme görülmesi bile bel fıtığı olarak değerlendirilebiliyor. Mekanik ağrıların diğer nedenleriyle karşılaştırıldığında, bel fıtığında ağrı ve diğer yakınmalar hastayı daha fazla rahatsız eder. Bunun için de hasta doktor? daha fazla başvurup çare arar.Bel fıtığının yaygınlaşmasının başka nedenleri var mı?Günlük yaşamda ve özellikle iş yaşamında bel fıtığı için risklerin fazlalaşması, endüstrileşmeyle birlikte ağır fiziksel aktivite gerektiren işlerin artması bel fıtığını yaygınlaştırmaktadır. Ayrıca toplumda bel fıtığı konusunda bilinçlenmenin artmasıyla birlikte kişi belinin farkına daha çok varıyor ve daha erken doktora başvuruyor.Bel fıtğı tanımlar mısınız?Bel fıtığı, omurlar arasındaki diskin ortasında bulunan çekirdeğin yer değiştirmesidir. Omurganın yapısını tekrar hatırlatırsak, omurlar arasında bele binen yükü karşılayan, hareketin oluşmasına yardım eden disk dediğimiz yastıkçıklar vardır. Yastıkçıkların ortasında jele benzer yapıda çekirdek ve çekirdeğin çevresinde koruyucu çember şeklinde güçlü bir yapı bulunur. Disk omurgada bir çeşit amortisör görevi görür. Bel fıtığı, diskin çekirdeğinin çevresindeki yapı içine doğru yer değiştirmesidir.Bel Boyun Fıtık 3 farklı şekilde ortaya çıkar:1. Bulging (bombeleşme): Diskin ortasındaki çekirdek, etrafındaki koruyucu yapıdaki yarıklara ve çatlaklıklara doğru sızar ve disk bombeleşir. Bu durum bel fıtığı başlangıcı olarak değerlendirilir.2. Protrüzyon: Bir sonraki aşamada diskin çevresindeki bu taşma fıtıklasın Fıtıklaşma sinire bası yapabilir.3. Ekstrüzyon: Diskin çevresindeki çember yırtılır ve diskteki jelatinimsi madde yayılır. Disk yırtılması olarak da adlandırılan bu durum en ciddi olanıdır.Yaşlanmanın bel fıtığı oluşmasına etkisi var mıdır? Yaşlanmayla birlikte yıpranma bel fıtığı oluşumuna yatkınlık oluşturur. Diskin yapısının büyük kısmını su oluşturur. Çocuklukta su oranı yüzde 90'ken yaşlanmayla birlikte bu oran düşer. Orta yaşlardan sonra su içeriğinin azalmasına bağlı olarak diskin esnekliği ve üzerine düşen yükleri emme yeteneği azalır. Diskin dış kısmındaki yapıda çatlaklar oluşur. Bu çatlaklar diskin ortasındaki çekirdeğin dışarıya doğru sızmasını kolaylaştırır.Belde Fıtık, belin tam olarak hangi bölgesinde oluşur?Omurganın arka ve yan bölümündeki bağların zayıflığı nedeniyle bel fıtığı sıklıkla bu bölgede oluşur. Burada bacağa giden sinirlerin kökü bulunur. Fıtık bu köke bastırırsa bacağa yayılan ağrı, uyuşma, karıncalanma gibi yakınmalara yol açar. Bel fıtığı en çok, 4. ile 5. bel omuru ve 5. bel omuru ile 1. kuyruksokumu omuru arasında görülür.Fıtık omurgada en çok belde görülüyor, bu neden kaynaklanıyor?Bel, biyomekanik özelliği nedeniyle zorlanmaya en yatkın bölgelerimizden biridir. Bu durum belde fıtığın oluşumunu kolaylaştırır.Alt bel bölgesi, vücudumuzun yükünü taşır. Bu bölgede kaldıraç kolları özelliği nedeniyle yüklenme fazladır. Kaldıracın merkezi kalça eklemindedir. Kaldıracın uzun ön kolu, kısa arka kolu vardır. Onun için yerden bir ağırlık kaldırırken, vücudumuzdan ne kadar uzak tutarsak bele o kadar fazla yük biner, zorlanma olur. Buna belin kavisinin tersine döndürülmesini eklersek, diskin arkaya doğru yer değiştirmesi daha da kolaylaşacağından bel fıtığı riski daha da artar.Akşama doğru boy kısalabilirDiskin yapısındaki sıvının yer değişimi başka bir etki gösterir mi?Diskin içindeki sıvı pompa mekanizmasıyla yer değiştirebilir. Bu yer değiştirmeyle diskteki atık maddeler uzaklaştırılır ve hücre beslenmesi için gerekli maddelerin alımı sağlanır. Yatay pozisyonda diskler daha fazla sıvı tutar, dikey pozisyonda ise sıvı içeriği azalır. Bu nedenle akşama doğru boyumuz da 1-2 santimetreye kadar kısalabilir.
SAĞLIKLI BEL VE BELİN YAPISI
Sağlıklı Bel ve Belin YapısıHocam eskiden bel ağrısından bu kadar sık bahsedilmezdi. Son zamanlarda bel ağrısından ve bel fıtığından çok bahsedilmesinin nedenlerini açıklar mısınız?Günümüzde bel ağrısından ve bel fıtığından çok bahsediliyor. Bel ağrısı sıklığı ve öneminin artmasının bazı nedenleri var, bunları şöyle açıklayabiliriz:Toplumda bel ağrısı sıklığı sosyokültürel durumla yakından ilişkilidir. Kişilerin eğitim düzeyi arttıkça bel ve bel ağrısı daha iyi biliniyor. Böylece sorunun dile getirilme ve çözüm arama sıklığı da artıyor. Bel ağrısı "medeniyet hastalığı" ya da "çağımızın hastalığı" olarak kabul ediliyor. Çünkü gelişmemiş toplumlarda bel ağrısı çekmek doğal bir durum olarak kabul ediliyor ve doktora başvurulmuyor.Hem endüstride hem de ofiste çalışanlarda bel ağrısı için riskler arttı. Çalışanlarda işe bağlı bel ağrısı kişiyi fiziksel ve psikolojik olarak etkileme yanında iş verimliliğini ve performansını da azaltarak işi de olumsuz etkiliyor. Bunun için endüstrileşmiş ülkelerde bel ağrısına çok önem veriliyor. Tıptaki ilerlemeler nedeniyle bel ağrısında özellikle de bel fıtığında tanı olanakları arttı, örneğin MR'm yaygın olarak kullanılması nedeniyle bel fıtığı tanısı çok sık konuluyor.Bel ağrısının görülme sıklığı nedir?Bel ağrısı hemen hemen herkesi yaşamı boyunca en az bir kez etkileyen bir sorundur. Öyle ki ileri yaşlardaki kişi, "Hiç bel ağrısı çekmedim" diyorsa, "Hatırlamasında bir sorunu vardır" diye kabul edilmektedir. Bel ağrısı bir hastalık değil, çeşitli nedenlerle oluşabilen hastalıkların belirtisidir.Basit ve birkaç günde iyileşebilen kas zorlanmasında bel ağrısı olabildiği gibi, kanser gibi çok daha ciddi bir hastalıkta da hastaya çok ıstırap veren bel ağrısı görülebilir.O halde önce sağlıklı belin tanımını yapar mısınız?Sağlıklı bel, ağrısız ve görevlerini sorunsuz yerine getiren bel demektir. Bir başka deyimle, günlük yaşamda ve iş yaşamında ağrısız ve hareketli olarak yaşamak demektir. Sağlıklı belin boyun, sırt ve bel bölgesindeki kavisleri koruması ve kemik, kas, eklem ve bağlar gibi yapıların güçlü, dayanıklı ve hareketli olması gereklidir.Belin yapıBelimizin yapısından bahsederken boynumuz, sırtımız ve belimiz bir bütün olarak çalıştığından omurgamızdan söz etmemiz daha doğru olur. Omurga, omur denen kemiklerden, disklerden, kaslardan, bağlardan ve sinirlerden oluşur. Omurgada 3 bölge ve 4 kavis vardır. 7 omurdan oluşan boyun bölgesinde arkaya doğru kavis, 12 omurdan oluşan sırt bölgesinde öne doğru kavis ve 5 omurdan oluşan bel bölge^ sinde ise arkaya doğru kavis bulunur. İnsan vücudunda toplam 24 omur vardır. Bel bölgesi altında omurların birleşmesiyle oluşmuş kuyruksokumu bölgesi yer alır. Bu kavislerin birbiriyle uyum içinde olması, normal işlevlerin sürdürülmesinde ve omurgadaki yapılar üzerinde yüklenmenin azaltılmasında önemli rol oynar.Omurganın Yapısı, Bel SağlığıDiskler: Omurların arasında disk olarak adlandırılan ve yastıkçık gibi görev yapan yapılar bulunur. Jel kıvamındaki diskler, içinde sıvı bulunan bir çekirdekten ve bunun etrafında anulus olarak adlandırılan halka şeklinde oldukça güçlü bir kısımdan oluşur. Diskler omurga üzerine düşen yükleri emer ve dağıtır. Böylece hareketin oluşmasına yardım eder.Eklemler: Her omur, arka kısımlarında bulunan, küçük, faset eklemler olarak adlandırılan eklemler aracılığıyla bir diğeriyle temas halindedir.Bağlar: Tüm omurga boyunca önde ve arkada, kafa-tasımızın tabanından kuyruksokumuna kadar uzanan, omur ve diskleri birbirine bağlayan bağlar, öne ve arkaya hareketlerin kontrolünde yardımcıdır. Özellikle arkadaki bağlar çok kuvvetlidir.Kaslar: Sırt ve bel bölgemizdeki kaslar, vücudumuzdaki en güçlü kaslar arasındadır. Tüm omurga boyunca kemiklere sıkıca yapışırlar. Sırt kaslarımızın ve bel alt bölgesine binen yükün yaklaşık yüzde 30'unu karşılayan karın kaslarımızın, belin korunmasında, duruşunsağlanmasında ve hareketlerin yapılmasında önemli rolü vardır.Sinirler: Omurga kanalı içerisinde bulunan ve yaşamsal bir organ olan omurilikten çıkan sinirler sırt, bel ve bacaklarımızdaki kasları çalıştırır. Cildin, bağların ve eklemlerin duyusunu sağlar.Sakroiliyak eklemler: Belin alt kısmı ile leğen kemiği arasında bulunan sakroiliyak eklemler, bel bölgesindeki ağırlığın bacaklara aktarılmasında rol oynar.Omurganın yapısını oluşturan tüm bu elemanlar, bir bütün olarak çalışır ve birinde oluşan hasar diğerlerini de etkiler. Örneğin boyun ağrısı olanlarda bel ağrısı görülme sıklığı boyun ağrısı olmayanlara oranla daha fazladır.Belin görevleri nelerdir?Herhangi bir şeyin temelini anlatmak istediğimizde bel kemiği sözcüğünü kullanırız. Vücudumuzun hareketliliğini sağlayan iskelet sistemimizin temeli omurgadır. Omurgamız, vücudumuzda çok önemli işler görür. Omurga tüm vücuda destek oluşturur. Ayakta dik durmayı, dengeyi, tüm yönlerde hareket etmeyi sağlar. Aynı zamanda hayati bir önemi olan omuriliği korur. Ayrıca bel bölgesi tüm gövdenin ağırlığını taşır. Tüm bu fonksiyonları yerine getirmek için omurgayı oluşturan kemikler, kaslar, diskler, sinirler ve eklemler gibi farklı yapıların sağlam olması ve birlikte uyum içinde çalışması gereklidir.Bel ağrısı kişinin yaşamını nasıl etkiler?Bel ağrısı tüm hastalıklarla ilgili doktora başvuruların soğuk algınlığından sonraki en sık nedenidir. 45 yaş altında, yani kişilerin en aktif ve verimli oldukları dönemde hareket ve fonksiyonların kısıtlanmasının ve sakatlığın en sık nedeni de yine bel ağrısıdır.Bel ağrısı çeken kişinin yaşamı birçok yönden olumsuz etkilenebilir. Ağrı, kişinin hissettiği hoş olmayan bir duygudur. Kişiyi mutsuz eder, uzun sürdüğünde hareket ve fonksiyonları kısıtlar. Aile, sosyal yaşam, iş yaşamı olumsuz etkilenebilir. Ağrı ve hareket kısıtlılığı yerleştiğinde ise "bel sakatlığı" gelişebilir.Bel sakatlığı ne demektir?Bel sakatlığı sık kullanılan bir sözcüktür. Bel ağrısı nedeniyle fonksiyonların kısıtlanması anlamına gelir. Ağrı üç aydan uzun sürdüğünde "yerleşik ağrı"ya dönüşür ve "kronik ağrı" olarak tanımlanır. Beraberinde depresyon, anksiyete (sıkıntı) gibi psikolojik sorunlar gelişebilir. Eşler birbirlerine ve çocuklarına karşı sorumluluklarını yerine getiremeyebilir, ailede fonksiyon .bozukluğu oluşabilir. İş yaşamında verimliliği azaltır. Hastalığa bağlı erken emekliliğe neden olabilir. Tüm bunların sonucunda sadece kişi ve yakınları değil, tüm ülke ekonomisi olumsuz etkilenebilir.Ekonomiye olumsuz etkisini biraz daha açar mısınız?Gelişmiş ülkelerde bel ağrısının ekonomiye etkileri üzerinde çok durulmaktadır. Bel ağrısı, maliyeti en yüksek hastalıklar arasındadır. Bel ağrısına bağlı tanı ve tedavi harcamaları yanında verimlilik azalması, işgünü kaybı ve sigorta tazminat ödemeleri de maliyeti yükseltir. ABD'de bel ağrısının yıllık maliyetinin 100 milyar dolar olduğu bildirilmektedir.Bel ağrılı hasta hekime hangi yakınmalarla başvurur?Başlıca yakınmalar bel veya bacakta ağrı, bacakta uyuşma, karıncalanma, güçsüzlük ve hareketlerde kısıtlanmadır.Yaşlanma dışındaki kişisel riskler kontrol edilebilir
BEL AĞRISININ NEENLERİ
Bel Ağrısı, Sırt Ağrısının Nedenleri, Siyatik Ağrıları NedenleriBel ağrısına neden olan faktörler nelerdir? Bunlar çoktur, ancak aşağıda anlatılanlar en yaygın olanlarıdır.Yorgunluk ve şişmanlık: Özellikle yüksek topuklu ayakkabılarla uzun süre ayakta durmak, bel ve sırt yorgunluğuna neden olabilir. Şişmanlık bu ağrıları daha da artırır; 18 kilo veya daha fazlasını taşımak her tür bel ağrısına neden olabilir. Oysa birçok insanın 5 kilogramdan 23 kilograma kadar vücudunda fazladan yağ taşıdığı görülür. Doktora, "21'inci yaş günümü kutlarken sadece 57 kiloydum, şimdi 89 kiloyum, her çocuk doğurduğumda 5 kg. alıyorum" diyen insanın omurgası, aslında 21'inci yaş gününü kutlarken sahip olduğu omurganın tamamen aynıdır. Ama şimdi etrafını gereksiz ve fazladan bir ağırlık sarmışlatır. Destek aynı, ama desteklenen dokular hatırı sayılır ölçüde artmıştır.Ayrıca, sağlığı yerinde olmayan kişiler, sağlıklı ve kuvvetli kişilere oranla daha çabuk yorulurlar. Anemi (kansızlık),diğer ağrılar, üzüntü, depresyon, kronik enfeksiyonlar, varisli damarlar ve hatta basur keyif bozucu ve genel sağlığımızı azaltıcı faktörler olup, vücudun yorgun düşmesine ve bel ağrılarının başlamasına neden olabilirler. Yorgunluktan bitkin kadın veya erkeğin, ağrıya ve acıya karşı koymaya daha az gücü vardır ve çabucak dayanıklılığını kaybeder. Üzüntü ve mutsuzluk yükü altındaki insanların da problemi aynıdır. Bu faktörlerin sonuncusu için aşağıya bakın.Depresyon: Keder acıyı ve ağrıyı artırabilir ama depresyon kendiliğinden kronik bel ağrısı ile ilişkilidir ve sebebi bile olabilir. Depresyon keyif bozucudur. Aşırı yorgunluğa neden olur, onu artırır ve hatta ağrı kesici ilaçların etkisini bile azaltır. Hepimiz sık sık ufak ağrı ve acılar çekeriz. Küçük nahoş duygular, çıkış noktasında zaten yok edilir ve hissedilmez, özellikle akıl meşgul ve rahatsa. Ama depresyon durumunda, üzüntü, endişe, hoşnutsuzluk ve mutsuzluk gibi duygular ortaya çıkar ve kuvvet kazanır. Yani ufak tefek tatsızlıklar ağrılara dönüşür.Bu durum özellikle bel ağrıları için doğrudur. Bir psikiyatri kliniğine tedavi için devam eden depresyon-lu hastalar üzerine yapılan bir Amerikan araştırmasında, hastaların yaklaşık yarısı, başlangıçta romatizmadan şikâyet etmişlerdir. Bu şikâyetler aslında geçirdikleri depresyondan ileri geliyor, hatta onun bir parçasıydı ve çoğu da bel ağrısı türündendi. Her kronik şikâyette, ağrı veya sancı, her tür faktörlerin bir karışımıdır. Ağrının ne anlama gelebileceği, ne kadar süreceği, ne kadar süre sizi işinizden alıkoyacağı v.s. hakkındaki gerçek korku, halsizlik, uykusuzluk, üzüntü, korku ve bel ağrıları istisna teşkil etmezler. Aslında bel ağrıları, hayatta çok sık rastlanan ve içeriği çok değişik şeyler ihtiva eden karışık ağrılara güzel bir örnek teşkil ederler.Omurgadaki eklem, bağ ve kemik üzerine meydana gelen yaralar ve zorlamalar: Bunlar birkaç saatte ve günde geçen ağrılara neden olurlar, ancak bazen bu ağrılar uzun sürebilir. "Spinal osteoarthritis" (omurgadaki dejeneratif değişiklikler) denen hastalık, günlük hayatın getirdiği ufak zedelenmelerden ve yaşlılık nedeniyle artış gösterir. Disk kaymaları, kırıklar ve çıkıklar gibi birçok zedelenmeler, bu artışa önemli ölçüde yardımcı olurlar. Büyük zedelenmeler büyük olasılıkla kronik ve uzun süreli bel ağrılarına neden olurlar, ama her zaman değil, bazen önemsenmeyen ufak zedelenmeler her şeyin başlangıcı kabul edilmelidir.Hastalıklar: Bel ağrılarının başka birçok nedeni vardır. Günümüzde, eskiye göre bunların daha az oluşu sevindirici bir durumdur. Örneğin "tüberküloz" (verem) ve diğer belkemiği enfeksiyonları. "Spondilit ankilozu" gibi bazı arterit (eklem iltihabı)ler, omurga, boyun ve bazen de kalçanın acıyarak sertleşmesine neden olurlar. Bu bozukluk genellikle hasta çoğu kez erkek, 18-20 yaşlarındayken başlar. Ancak bu, bel ağrısının çok yaygın nedenlerinden biri değildir. Paget hastalığı, genellikle omurga, kafatası ve bacak kemiklerinin bazı yerlerde kalınlaştığı, bazı yerlerde inceldiği bir başka bozukluktur. Etkilenmiş kemiğin röntgeninde, bozuk düzenin karakteristik değişiklikleri görülür. Paget hastalığı genellikle ağrıya neden olmaz ve tedavi edilmeden kendi halinde bırakılabilir. Ancak bazı vakalarda, kemikteki ufak ezik ve çatlaklar yüzünden sancı nöbetleri olabilir. "Osteoporoz" yani omurgadaki kemik dokularının incelmesi, daha ziyade menopozdan sonra kadınlarda ve yaşlılarda görülür. Bazı insanlarda hiç ağrı yapmaz, bazılarında ise haftalarca sürebilecek korkunç ağrılara neden olur. Nedeni omurgadaki ezik ve kırık kemiklerdir. Bu hastalıkta kemikler basık bir çiviyi andırır. Tedavi edilince ağrı yok olur.Uzun süreli hareketsizlik: Uzun süreli hareketsizlik özellikle eğer omurga daha önce zedelenmişse ve özellikle omurga uzun süre doğal olmayan veya zorlanmış bir pozisyonda tutulmuşsa bel ağrılarına neden olabilir. Bu duruma örnekler şunlardır: Anormal ve kasılmış bir pozisyonda uzun süreli araba yolculukları, yine uzun süre sere serpe uygun olmayan sandalyelerde oturmalar (bel ağrılarından çok çekmiş İngiliz şairi Alexander Pope bu durumu, "Çok rahat bir sandalyenin işkence aletinde gerilmiş" sözleriyle anlatır. Sürekli gergin veya hantal pozisyonlar (televizyon seyircilerinin ve briç oynayanların bel ağrıları).Birkaç yıl önce, sıcak ve nemli bir günde, Avustralya'nın Brislane kentinde, bel ağrıları üzerine bir konferans vermeye hazırlanırken, bütün slaytları yere düşürdüm. Bir gün sonraki konferans için çömelip onları toplamam, ayırmam ve uygun sıraya koymam iki saatimi aldı, ama hemen sonra başlayan bel ağrım 10 gün sürdü. Ertesi günü dinleyicilerin güç bela hareket edebilen bir adamın nasıl cesaret edip de kendilerine bel ağrıları üzerine konferans verdiğini merak etmiş olmaları gerekir. Başka bir vesileyle, bir hafta sonu tatili için yanında kaldığım erkek kardeşim, pazar sabahı keyfimce yatakta yatıp dinlenmemi ve pazar gazetelerini okumamı söyledi. "Değişiklik olsun diye kalkma, yat. İyi gelir" dedi. Yatakta 2 saat beş yastığa dayanarak gazeteleri hantal hantal karıştırmam sonucu meydana gelen bel ağrısı, beni öbür haftanın sonuna dek yatakta bıraktı. Bel kemiğini anormal ve eğik bir durumda tutan yumuşak ve çökük bir yatak, daha önce var olan bir ağrının şiddetlenmesine veya yeni bir ağrının başlamasına belki neden olabilecek en sık rastlanan sebeplerden biridir. Birkaç kez tatil için evden uzakken, böyle çökük otel yatağından kalkıp yerde uyuduğum olmuştur. Hiç olmazsa yer sağlam ve düzdü, son derece de rahat.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)